Bize Yazın !

Soru Görüş ve Önerileriniz İçin Aşağıdaki Formu Eksiksiz Doldurunuz

Hızlı Filtreleme
  • İle Göre Filtrele
Yeşilin ve Mavinin Dansı...

Biz sokakta yürürken çeşit çeşit dili bir arada duyduğumuz, “size ne kardeşim biz hep beraber misler gibi yaşayıp gidiyoruz” cümlesini yüzümüze güm diye çarpan, görsel olarak ise gerçekten kendine özgü şehirlere bayılıyoruz. İşte Mardin de tam olarak öyle bir şehir. Türkçe’nin bile türlü türlü versiyonunu duyduğunuz, Kürtçe’nin, Arapça’nın hatta kaybolmakta olan dillerden biri olan Süryanice’nin bile karşınıza çıktığı bir yer burası ve herkes birbirini o kadar kabul etmiş, tüm bu kültürler, diller, dinler o kadar güzel iç içe geçmiş ki, büyülenmemek, etkilenmemek elde değil.

Burayı görüp de “burası x şehrine benziyor” demezsiniz mesela, “X şehri Mardin’e benziyor” cümlesine döner o iş, çünkü Mardin’in uyandırdığı hisler, görüntüler kafanıza yerleşir ve bunları başka bir şehirde yaşamanız pek de ihtimalli değildir. O çarşının kaosunda dolaşırken, buranın insanıyla memleket kritiği yaparken ya da sisli bir Mardin akşamında sessizlik içinde yürürken gelen o duygular tamamen buraya özgü, başka bir yerde benzerini hissetmek mümkün değil. Düşünsenize, taa ilkokul yıllarından beri duyduğunuz o kalıplaşmış “Dicle ve Fırat arasında kalan medeniyetler beşiği Mezopotamya” cümlesinde bahsedilen yerin göbeğindesiniz, o cümlenin ağırlığı bile Mardin’i diğer şehirlerden ayırmaya yetiyor. (Mezopotamya